ان الايمان هو النور الحاصل بالتصديق بما جاء به النبى عليه السلام فى ضروريات الدين تفصيلا و اجمالا فى غيرها
Yâni: “Îmân, Rasûl-i Ekrem (asm)’ın getirdiği bütün zarûriyyât-ı dîniyyeyi tafsîlen ve zarûriyyâtın gayrisini ise icmâlen tasdîk etmekle hâsıl olan bir nûrdur.”
Bedîüzzamân (ra) Hazretleri 9. Mektûb’da ise İslâm’ı şöyle ta’rîf etmektedir:
“İslâmiyyet, iltizâmdır; îmân, iz’ândır. Ta’bîr-i diğerle: İslâmiyyet, hakka tarafgirlik ve teslîm ve inkıyâddır; îmân ise, hakkı kabûl ve tasdîktir.
“Îmânsız İslâmiyyet, sebeb-i necât olmadığı gibi; İslâmiyyetsiz îmân da medâr-ı necât olamaz.”
Demek, Üstâd Bedîüzzamân Hazretlerinin ifâdesiyle “îmân”, Kur’ân’da ve Sünnet’te geçen ahkâm-ı İlâhiyyeyi tasdîk etmek; “İslâm” ise Kur’ân’da ve Sünnet’te geçen ahkâm-ı İlâhiyyenin bâhusûs şeâir-i İslâmiyyenin ferd ve cemâat olarak tatbîk ve icrâsına kalben tarafdâr olmak; dîne muhâlif bid’alara ise tarafdâr olmamaktır.