|
| Risale-i Nur'u osmanlıca olarak el ile yazmaya devam etsek, bir sene tefekküri yapılan ibadetin sevabına nail olur muyuz? | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Mektubat Tecrübeli Üye
Mesaj Sayısı : 23 Yaş : 34 Kayıt tarihi : 03/03/09
| Konu: Risale-i Nur'u osmanlıca olarak el ile yazmaya devam etsek, bir sene tefekküri yapılan ibadetin sevabına nail olur muyuz? 2009-03-26, 18:13 | |
| RİSALE-İ NURLARI YAZMAK; BİR SAATİ BİR SENE TEFÜKKÜRÜ YAPILAN İBADET GİBİDİR ,GİBİ CÜMLELERDEN YOLA ÇIKARAK;GÜNÜMÜZDE RİSALELER MAKİNELER İLE BASILMAKTA VE ÇOK SAYIDA HER YERDEN TEMİN EDLİLEBİLECEK VAZİYETTEDİR BİZ YİNE OSMANLICA OLARAK EL İLE YAZMAYA DEVAM ETSEK, BU SEVABA NAİL OLURMUYUZ?? | |
| | | MSG Moderatör
Mesaj Sayısı : 167 Kayıt tarihi : 26/01/09
| Konu: Geri: Risale-i Nur'u osmanlıca olarak el ile yazmaya devam etsek, bir sene tefekküri yapılan ibadetin sevabına nail olur muyuz? 2009-03-27, 15:18 | |
| - Mektubat demiş ki:
- RİSALE-İ NURLARI YAZMAK; BİR SAATİ BİR SENE TEFÜKKÜRÜ YAPILAN İBADET GİBİDİR ,GİBİ CÜMLELERDEN YOLA ÇIKARAK;GÜNÜMÜZDE RİSALELER MAKİNELER İLE BASILMAKTA VE ÇOK SAYIDA HER YERDEN TEMİN EDLİLEBİLECEK VAZİYETTEDİR BİZ YİNE OSMANLICA OLARAK EL İLE YAZMAYA DEVAM ETSEK, BU SEVABA NAİL OLURMUYUZ??
CEVABEN DERİZ Kİ; Amellerin sevap ve fazileti, şartların ve zamanın durumuna göre değişiklik arz edebilir. Bazı zor şartlarda ve zamanlarda küçük bir amel, çok büyük sevap ve fazilet kazandırırken aynı amel; rahat şartlarda ve zamanlarda o sevabı kazandırmaz. Mesela; ölüm tehlikesi olan sınırda nöbet tutan bir asker ile riski olmayan rahat bir yerde nöbet tutan askerin aynı ameli, sevap ve fazilet noktasından farklıdır. Birisi bir saatlik nöbetine bir senelik sevap kazanırken; diğeri aynı bir saatlik nöbetine belki bir saatlik sevabı ancak kazanabilir. Hz. Üstad'ın devrinde şartlar ve zamanın durumu çok ağır ve zor idi. Matbaa yok, şiddetli bir baskı var, üstelik Kur'an hattını bilen az, bu gibi şartlar içinde Risale-i Nur'u yazmak bir sene ibadet sevabını kazandırabiliyordu. Lakin şimdi matbaa var, baskı gitmiş, yazıya ihtiyaç kalmamış. Elbette bu zamanı o zaman ile aynı kefeye koymak doğru bir yaklaşım olmaz. Şimdi Risale-i Nur'u, Kur'an hattı ile yazmak bir ihtiyaçtan ileri gelmediği için, belki sadece Kur'an hattını talim ve muhafaza niyeti ile yazıldığı için sevap kazanır ama; Üstad'ın dönemindeki sevapla aynı olmaz.Yine de Risale-i nurun meslek esaslarından biri onu yazmak,hattı Kur’aniyi muhafaza etmek olduğu Risale-i Nurlardaki açık ifadelerden anlaşıldığından Nurun Has talebeleri illa Hattı Kur’ani ile yazma ve okumayı öğrenmeleri zaruridir.Zira Latin harflerine zaruret dahilinde izin verildiği gibi,bu hurufla basılan yerler haricinde mahrem çok yerler var ki ancak Osmanlıca nüshalarda mevcuttur.Nurun has talebelerinin bilmesi gereken o yerleri okuyabilmeleri için de eskimez yazı tabir ettiğimiz Hattı Kur’aniyi öğrenmeleri zaruridir.Diğer bir hususta Hadis-i Şerifte bildirilen "Bazan bir saat tefekkür, bir sene ibadet hükmüne geçer" ifadesindeki hakikakata mazhariyet Risale-i Nurlarda sadece onu yazmayla elde edilir diye kesin bir kayıt olmayıp,okumak mütalaa etmek ile de bu manevi kazancın elde edilebileceğine dair aşağıdaki bir kısım parçalar mütalaa edilirse mevzu daha iyi anlaşılmış olacaktır.; Ben namaz tesbihatının âhirinde, otuzüç defa kelime-i tevhidi zikrederken, birden kalbime geldi ki: Hadîs-i şerifte "Bazan bir saat tefekkür, bir sene ibadet hükmüne geçer" Risale-i Nur'da o saat var; çalış, o saati bul, ihtar edildi. Âdeta ihtiyarsız bir surette, Kur'anın âyet-ül kübrasının iki tefsiri olan iki Âyet-i Kübra Risalelerinden mülahhas tefekkürî bir tekellüm, tam bir saat devam etti. Baktım; size gönderdiğim Âyet-ül Kübra Risalesi'nin Birinci Makamı'nın hülâsasından müntehab güzel bir sırrını hülâsa ile, Yirmidokuzuncu Lem'a-i Arabiye'den müstahrec nurlu, tatlı fıkralardan terekküb ediyor. Ben, kemal-i lezzetle, her gün tefekkürle okumağa başladım.(Kastamonu Lahikası – 31 P2) Kardeşlerim! Âyet-ül Kübra Ramazan'da zuhur ettiği gibi; zannımca Ramazan'da da matbaadan çıktığını, Isparta'ya geldiğini ve Ramazan'da serbestiyetle okunması ve câmilere okutmak için girmesi gibi, bu Ramazan-ı Şerif'te Âyet-ül Kübra'dan çıkan ve bir saat tefekkür bir sene ibadet manasını taşıyan Hizb-i Nuriye Âyet-ül Kübra'dan çıktığı misillü, bizim tesbihatımızda otuzüç defa "Lâ ilahe illallah" Âyet-ül Kübra'nın berekâtı ve feyziyle on dakikada aynı hakikat-ı tevhidi veren iki sahife kadar Ramazan'ın nuruyla kalbe ihtar edildi. Ben de on dakikada Âyet-ül Kübra'nın tamamını okuyor gibi ve herbir mertebede, mukaddemesinde denildiği gibi Küre-i Arz'ın küllî dili benim hayalen lisanım olup "Lâ ilahe illallah" der; ve denizler ve dağlar, o unsurların ve insan tabakatlarının lisan-ı halleri benim dillerim olup "Lâ ilahe illallah" der diye, ben de herbir "Lâ ilahe illallah" dedikçe, ya bilisan-ı arz, ya bilisan-ı semavat, ya bilisan-ı cevv, ya bilisan-ı anasır derim.. gibi. İnşâallah, sonra size gönderilecek. (Emirdağ - 1 – 59 P1) Bir saat tefekkür, bir sene ibadet-i nafile hükmünde... Bir misali "Nur'un Hizb-i Ekberidir" diye müşahede ettim ve kanaat getirdim. (Kastamonu Lahikası - 10) Ümid ediyorum ki, Cenab-ı Hak kabul etse tevfik verse, yazılanlar dalalet bulutlarını dağıtmaya kâfidirler. Her derdin devası içinde var demeyeceğim, fakat mühlik dertlerin ağleb devası yazılanlarda vardır. Siz onların mütalaasını, kıymetdar bir ibadet olan tefekkür nev'inde telakki ediniz. Ve onlardaki ilmi, envâr-ı imandan ve marifetullahtan tasavvur ediniz ki usanç vermesin. Hem sizde ve müstemiînde iştiyak olduğu zaman okuyunuz. Bâki selâm ve dua. (Barla Lahikası – 250 p1) İnşâallah Kur'an'a ait mesaille iştigal, bir nevi manevî mütefekkirane Kur'an okumak hükmündedir. Hem ibadet, hem ilim, hem marifet, hem tefekkür, hem kıraat-ı Kur'an manaları risalelerin istinsah ve mütalaalarında vardır itikadındayız. Zâten bu ciheti siz takdir etmişsiniz. (Barla Lahikası – 332 p ilk) Yirmiüç sene evvel, Eski Said Yeni Said'e inkılab ettiği zaman, tefekkür mesleğinde gittiği için تَفَكُّرُ سَاعَةٍ خَيْرٌ مِنْ عِبَادَةِ سَنَةٍ sırrını aradım. Her bir-iki senede o sır, ya arabî, ya türkçe bir risaleyi netice verip suret değişiyordu. Arabî Katre Risalesi'nden, tâ Âyet-ül Kübra Risalesi'ne kadar, o hakikat devam edip suretler değiştirerek, tâ Hizb-ül Ekber-i Nuriye suret-i daimesine girdi. Yirmiüç seneden beridir ki, ne vakit sıkılsam ve fikir ve kalbe yorgunluk ve usanç gelse, bu hizbin bir kısmını mütefekkirane okumuşsam, o sıkıntıyı ve usanç ve yorgunluğu izale ediyordu. Hattâ bilâ-istisna, her gece sabaha yakın dört-beş saat meşguliyetten gelen usanç ve yorgunluk, o hizbin altısından birisini okumasıyla hiçbir eseri kalmadığı bin defa tekerrür etmiş.(Kastamonu Lahikası – 228 p3 ) | |
| | | Mektubat Tecrübeli Üye
Mesaj Sayısı : 23 Yaş : 34 Kayıt tarihi : 03/03/09
| Konu: Geri: Risale-i Nur'u osmanlıca olarak el ile yazmaya devam etsek, bir sene tefekküri yapılan ibadetin sevabına nail olur muyuz? 2009-03-27, 17:05 | |
| ALLAH RAZI OLSUN AGABEYLERİM CENABI ALLAHIN RAHMET-İ HEP ÜSTÜNÜZDE OLUR İNŞALLAH AMİN... | |
| | | müdakkik Müdakkik Üye
Mesaj Sayısı : 31 Kayıt tarihi : 26/01/09
| Konu: Geri: Risale-i Nur'u osmanlıca olarak el ile yazmaya devam etsek, bir sene tefekküri yapılan ibadetin sevabına nail olur muyuz? 2009-03-28, 17:36 | |
| MSG Demiş ki; Yine de Risale-i nurun meslek esaslarından biri onu yazmak,hattı Kur’aniyi muhafaza etmek olduğu Risale-i Nurlardaki açık ifadelerden anlaşıldığından Nurun Has talebeleri illa Hattı Kur’ani ile yazma ve okumayı öğrenmeleri zaruridir.Zira Latin harflerine zaruret dahilinde izin verildiği gibi,bu hurufla basılan yerler haricinde mahrem çok yerler var ki ancak Osmanlıca nüshalarda mevcuttur.Nurun has talebelerinin bilmesi gereken o yerleri okuyabilmeleri için de eskimez yazı tabir ettiğimiz Hattı Kur’aniyi öğrenmeleri zaruridir.
Evet, nurun has talebeleri elbette esasattan olan hattı Kur'aniyi muhafazaya memurdurlar. | |
| | | | Risale-i Nur'u osmanlıca olarak el ile yazmaya devam etsek, bir sene tefekküri yapılan ibadetin sevabına nail olur muyuz? | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| En son konular | » GAYR-İ MÜNTEŞİRLERİ NASIL EDLDE EDEBİLİRİM. tarafından kadir1987 2014-09-27, 22:04
» Ye’cüc ve Me’cüclere teslim-i silâh edecekler diye kalbe ihtar edildi tarafından Ashab-i kehf 2014-03-24, 16:53
» Öyle bir kanun, ancak şeriattır tarafından Ashab-i kehf 2014-03-24, 16:46
» Kadınlar yuvalarından çıkıp beşeri yoldan çıkarmış; yuvalarına dönmeli tarafından Ashab-i kehf 2014-03-24, 16:22
» Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri Arabî İşârâtü’l-İ’câz tefsîrinde îmânı şöyle ta’rîf etmiştir: tarafından Ashab-i kehf 2014-03-24, 16:16
» KABİR, ÂLEM-İ ÂHİRETE AÇILMIŞ BİR KAPIDIR. ARKA CİHETİ RAHMETTİR, ÖN CİHETİ İSE AZABDIR. tarafından NİSA 2009-12-28, 13:03
» Bunun Hikmeti Nedir? tarafından cebel-i nur 2009-07-08, 09:45
» Herseyde o var tarafından cebel-i nur 2009-07-08, 09:42
» Bediüzzaman'dan Bİr Hatira tarafından cebel-i nur 2009-07-08, 09:35
» Lİsan-i- Hal KonuŞmadan Daha Önemlİdİr tarafından cebel-i nur 2009-07-07, 22:40
» BİR DAVA ADAMININ NOTLARI I tarafından kudüs 2009-06-09, 14:42
» Evet insan bir çekirdeğe benzer. tarafından muallim 2009-05-27, 14:37
» Roma'daki Papa dahi, kendisine resmen tebrik ve teşekkürname yazmıştır. tarafından muallim 2009-05-27, 14:23
» Taife-i mücahidîn olan Nur Talebeleri tarafından SEYİD 2009-05-26, 14:27
» Herşey lisan-ı mahsusu ile Hâlıkını yâdeder, takdis eder. tarafından SEYİD 2009-05-26, 14:21
» ... Güneş'in vücudu gibi bu kâinata lâzımdır, zarurîdir. tarafından muallim 2009-05-26, 13:47
» BÖYLE PEK AĞIR ŞERAİT ALTINDA İMAN KURTARMAK HİZMETİ, HERŞEYİN FEVKİNDEDİR. tarafından muallim 2009-05-26, 13:17
» bîçare nisa taifesinin gafil kısmını dahi yanlış yollara sevk etmek için bir iki komitenin tesirli bir surette perde altında çalıştığını hissettim. tarafından muallim 2009-05-26, 13:05
» İslâmiyet, nev-i beşer için fıtrî bir dindir tarafından muallim 2009-05-23, 19:07
» Ali İhsan Tola abimizin vefatı tarafından cebel-i nur 2009-05-20, 21:47
|
|