SEYİD Çalışkan Üye
Mesaj Sayısı : 86 Yaş : 52 Kayıt tarihi : 24/01/09
| Konu: RİSALE-İ NUR ANLAŞILMIYOR SADELEŞTİRİLMELİ Mİ? 2009-01-31, 19:17 | |
|
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ وَ بِهِ نَسْتَعِينُ
اَلْحَمْدُلِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَ الصَّلاَةُ وَ السَّلاَمُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى اۤلِهِ وَ صَحْبِهِ اَجْمَعِينَ
RİSALE-İ NURLAR ANLAŞILMIYOR İDDİASI VE LÜGAT MESELESİ
Risale-i Nur,ekseriyet itibariyle ilham eseridir, ilham ise ,sonsuz ilm-i ilâhiden gelir.İlm-i ilâhi;herşeyi ve herkesi bütün hususiyet ve ahvâliyle bildiği için en isabetli ve en muvâfık ve mânâ külliyetinde ve kudsiyete sahib ve devâ olacak mânâları, o manaları ifade edecek kelimat ile ilham eder.Evet Risale-i Nurların ilhamen yazıldığına dair hayli yerler mevcuttur.Ezcümle;
…Kur’an-ı Kerim’in feyzinden kalbime doğan füyuzatı yanımdaki kimselere yazdırarak birtakım risaleler vücuda geldi. Bu risalelerin heyet-i mecmuasına Risale-i Nur ismini verdim. Hakikaten Kur’an’ın nuruna istinad edildiği için bu isim vicdanımdan doğmuş. Bunun ilham-ı İlahî olduğuna bütün imanımla kaniim…Şualar 496p1
Hem yazılan eserler, risaleler, -ekseriyet-i mutlakası- hariçten hiçbir sebeb gelmiyerek, ruhumdan tevellüd eden bir hacete binaen, ani ve def’î olarak ihsan edilmiş. Sonra bazı dostlarıma gösterdiğim vakit, demişler: “Şu zamanın yaralarına devadır.” İntişar ettikten sonra ekser kardeşlerimden anladım ki, tam şu zamandaki ihtiyaca muvafık ve derde lâyık bir ilaç hükmüne geçiyor.Mektubat 375p1
...Resail-in Nur'unmesaili; ilim ile, fikir ile, niyet ile ve kasdî bir ihtiyarla değil; ekseriyet-i mutlaka ile sünuhat, zuhurat, ihtarat ile oluyor...K.L. 210 pson
Bazı sualler soruyorsunuz. Aziz kardeşim, yazılan galib Sözler ve Mektublar; ihtiyarsız, def'î ve ânî bir surette kalbe geliyordu, güzel oluyordu. Eğer ihtiyar ile Eski Said gibi kuvve-i ilmiye ile düşünüp cevab versem; sönük düşer, noksan olur…Mektubat 279 p1
Evet mezkür paragraflardan da anlaşılacağı üzere Risale-i Nurlar,Bediüzzaman Hazretlerine ilhamen gelmiş,O’nun irade ve tasarrufu ile vücut bulmamıştır.İlham edilen o kudsi manalar yine o manaları karşılayacak kelimelerle ifade edilmiş,söylettirilmiştir.Zira anadili başka olup,Türkçesi az ve muğlak olduğu halde yazdığı Risale-i Nurlar hakkında ; Büyük şâirimiz, edebiyatımızın medar-ı iftiharı merhum Mehmed Âkif, bir üdebâ meclisinde, "Viktor Hügo'lar, Şekspirler, Dekartlar; edebiyatta ve felsefede, Bediüzzaman'ın bir talebesi olabilirler."…T.H 764 p4
Diye takdir ve Tahsin ifadeleri de gösteriyor ki, Nurlardaki kelimeler dahi ilhamen gelmiştir.İşte bu husus Mektubat adlı eserde şöyle ifade edilmektedir:
Elli-altmış risaleler (*) öyle bir tarzda ihsan edilmiş ki; değil benim gibi az düşünen ve zuhurata tebaiyet eden ve tedkike vakit bulamayan bir insanın; belki büyük zekâlardan mürekkeb bir ehl-i tedkikin sa'y ü gayretiyle yapılmayan bir tarzda te'lifleri, doğrudan doğruya bir eser-i inayet olduklarını gösteriyor. Çünki bütün bu risalelerde, bütün derin hakaik, temsilât vasıtasıyla, en âmi ve ümmi olanlara kadar ders veriliyor. Halbuki o hakaikin çoğunu büyük âlimler "tefhim edilmez" deyip, değil avama, belki havassa da bildiremiyorlar.
İşte en uzak hakikatları, en yakın bir tarzda, en âmi bir adama ders verecek derecede; benim gibi Türkçesi az, sözleri muğlak, çoğu anlaşılmaz ve zahir hakikatları dahi müşkilleştiriyor diye eskiden beri iştihar bulmuş ve eski eserleri o sû'-i iştiharı tasdik etmiş bir şahsın elinde bu hârika teshilât ve sühulet-i beyan; elbette bilâşübhe bir eser-i inayettir ve onun hüneri olamaz ve Kur'an-ı Kerim'in i'caz-ı manevîsinin bir cilvesidir ve temsilât-ı Kur'aniyenin bir temessülüdür ve in'ikasıdır.
(*): Şimdi 130'dur. Mektubat 373 p 3
Hem yine bu manayı te’yid eden, başka kelimelerin bu kudsi kelimatın yerini tutamayacağı hakikatini Hz Üstad şöyle ifade etmiştir.
…Kur'anın bir nevi tefsiri olan Sözler'deki hüner ve zarafet ve meziyet kimsenin değil; belki muntazam, güzel hakaik-i Kur'aniyenin mübarek kametlerine yakışacak mevzun, muntazam üslûb libasları, kimsenin ihtiyar ve şuuruyla biçilmez ve kesilmez; belki onların vücududur ki, öyle ister ve bir dest-i gaybîdir ki, o kamete göre keser, biçer, giydirir. Biz ise içinde bir tercüman, bir hizmetkârız. Mektubat 383 p1 sonu
| |
|