Gülmek sana yasak Dostum
Sana daha önce "Ağlama ne olur, gül artık. Gülmek senin hakkındır" demiştim. Şimdi ise "Gülmek sana yasak" diyorum.
Sanma ki bu bir çelişki, sanma ki bunlar birbirine mani. Aksine bunlar birbiriyle iç içe...
Gülmek, üzerine yüklenen ebedi davanın ardından gafleti anlatıyorsa, o sana yasak! Eğer ebedi davanın bayrağını bir adım ileriye götürme nimetine nail olmanın şükür ve sürurunu temsil ediyorsa elbet, gülmek hakkındır.
Ağlamak, bedbinliğe ve şevksizliğe alem olmuşsa, ağlama! Yazıktır gözyaşlarına, eğer iman bayrağını ötelere götürmenin ızdırabı, gayrın dertlerini düşünmek faziletinin ifadesi ise ağla, hem de sel gibi gözyaşı dök! O yaşlar bir gün rahmet bulutu olup, seni gölgeler, hatta yağmur olup abı hayat sunar.
Sen öyle bir duygu girdabındasın ki, kurtulamazsın. Sen, gülmek ağlamak, sevmek sevilmek, konuşmak susmak gibi zıtların belki de vefasızlıkların, kadirşinassızlıkların sahillerine uğrayan helezonik bir güzergâhın yalnız yolcususun.
Senin yolunda, yalnız dikenler ve çakıllar değil, pusu kurmuş çakallar da var. Senin yolunda, maddî ve mânevî menfaatlerden öte, bir ulu gaye için, çırpınmak var.
Neylersin, sen buna gönüllü talip olmuşsun! Sen kainatı kucaklayan bir ulu ideale baş koyacak fıtratta doğmuşsun. Küçük hülyalarla nasıl avunursun?
Sen, her şeyin sahibine gönül vermişsin, bir şeyde nasıl boğulursun?
Sen, kendini başkasıyla mukayese edemezsin; çünkü sen farklısın!
Sana bazen ağlamak yasaktır! Kan kussan kızılcık şerbeti içmiş gibi duracaksın. Sana bakıp şevk alanları üzmemek için göz yaşlarını içine gömüp, bağrına taş basacaksın.
Sana, bazen gülmek yasaktır! Herkes şen şakrak iken sende derin bir tefekkür hali, bir ağırbaşlışlık, bir vakar görülür. Belki tebessümünle iktifa edersin; çünkü sen zerre kadar zamanda kaybolmaz, asırlar ötesini düşünürsün.
Gün olur, bir ulu hizmetin peşinde yalnız koşturur, türlü fedakârlıklara katlanırsın. Belki umduğunu bulamaz, belki destek beklediklerini ilgisiz görürsün.
Nice zamanlar, doğru bildiğin yolda yalnız yürümeye mecbur kalırsın. Sakın sakın, sana el uzatmayan zavallılar gurubunun sahte saadetlerine imrenme!
Onlara kızma, adavet etme. Sadece acı!
Çünkü sen farklısın dostum! Allah sana başkalarının dertleriyle dertlenme fazileti vermiş. Senin beynin enbiyalar, evliyalar, salihler, sıddıklar ve mücahidlerin mefkûresiyle doldurulmuş. O nurânî zincire bir küçük halka olmak, o ulvî kervanın peşinden koşmak, o mukaddes ayaklarına toz olmak istediğimiz dava ehlinin, bir küçük ferdi olmak arzusu vermiş; ne diye küçük düşünüp, hislerini dünya için heba edeceksin?
Sen, farklısın dostum çok farklı! Ömründe seni bir kere dahi düşünmeyen, sana zerre kadar menfaati dokunmayan kişinin, imanını kurtarmak için çırpınıyorsun, onun için çalışıyor, programlar yapıyor, diller döküyorsun. Neylersin ki elinde değil, başkasını düşünmeden edemiyorsun. "Boş versene!" diyemiyorsun. "Aldırma da geç git" diyenlere kulak asmıyorsun, "Milleti sen mi kurtaracaksın?" diyenlere "Evet, ben kurtaracağım! Var mı bir diyeceğiniz?" diye haykırıyorsun.
Sen gönüllü bir mahkûmsun dostum.! Saniyeleri, Allah yolunda hizmetle geçen, bir çelik duvarla örmüşsün çevreni. Sen kendi mahpushaneni kendin yapmışsın, ne diye dışardaki aylaklara imreneceksin?
Sen, seni, seninle mukayese et! Sen başkasına bakıp da "O niye böyle? Şu niye şöyle?" deme! Sen kendi kabiliyetlerini kendi duygularını, aksayı gayata çıkar. Sen kendinle yarış!
"Bu hükümeti cumhuriyenin tek memuru ben miyim?" deyip, el etek çekme! Bu senin davandır.
Unutma! Problemler küçük insanların şevkini kırar, büyük insanların azmini arttırır.
Sen büyük insansın, çünkü büyük ve ebedi davaya gönül vermiş, baş koymuşsun. Sıra dağlar gibi problemlerle çevrilsen takma kafana!
Bu dava büyükse, sahibi de büyük. Senin gibi ihlaslı, cevval kahramanları yalnız mı bırakır?
ZÜBEYİR GÜNDÜZALP R.H