MSG Moderatör
Mesaj Sayısı : 167 Kayıt tarihi : 26/01/09
| Konu: RİSALE-İ NUR NEDİR? 2009-01-26, 15:14 | |
| RİSALE-İ NUR NEDİR?
RİSALE-İ NUR, Kur’anın i’caz-ı manevîsinin tefsiri olup, Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri tara¬fından 1920-1960 sene¬leri arasında telif edilmiş olan eserlerdir.Risale-i Nur isminin verilişi eserlerinde şöyle ifade edilir:
«Kur’an-ı Kerim’in feyzinden kalbime doğan füyuzatı yanımdaki kimselere yazdırarak birtakım risaleler vücuda geldi. Bu risalelerin heyet-i mecmuasına Risale-i Nur ismini verdim. Hakikaten Kur’an’ın nuruna istinad edildiği için bu isim vicdanımdan doğ¬muş. Bunun ilham-ı İlahî olduğuna bütün imanımla kaniim.» (Şualar sh: 496)
Nur Risalelerinde bütün Kur’an âyetleri değil, devrin ihtiyacına cevap veren, imanî hakikatları anlatan âyetler tefsir edilmiştir. Eserin ye¬gâne istinadgâhı Kur’andır. Mehmed Akif Ersoy’un:
Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâmı. beytiyle ifade ettiği idealini, Nur müellifi tahakkuk ettirmiştir. Risale-i Nur 1957 senesinden beri matbaalarda muhtelif defalar basılarak neşredilmiştir ve edilmektedir.
Bediüzzaman Hazretleri, Risale-i Nur’un bu ulvî mezi¬yet ve hususiyetini, İmam-ı Rabbani Hazretlerinin bir beya¬nını naklede¬rek şöyle ifade eder:
«O imam, ders verirken diyordu: “Bütün tarikatlerin en mühim neticesi hakaik-ı imaniyenin inkişafıdır” ve “Birtek mesele-i imani¬yenin vuzuhla inkişafı, bin kerâmâta ve ezvâka müreccahtır.”
Hem diyordu: “Eski zamanda, büyük zâtlar demişler ki: ‘Mütekellimînden ve ilm-i kelâm ule¬masından birisi gelecek, bütün hakaik-i imaniye ve İslâmiyeyi delâil-i ak¬liye ile kemâl-i vuzuhla is¬pat edecek.’ Ben istiyorum ki, ben o olsam, belki¬ HAŞİYE o adamım” diye, iman ve tevhid bütün kemâlât-ı insaniyenin esası, mayası, nuru, hayatı olduğunu ve düsturu, tefekkürat-ı imaniyeye ait bulun¬ması ve Nakşî tari¬katında hafî zikrin ehemmiyeti ise, bu çok kıymettar tefekkürün bir nev’i olmasıdır diye tâlim ederdi.» (Şualar sh: 166)
«Hem yazılan eserler, risaleler, -ekseriyet-i mutla¬kası- ha¬riçten hiçbir sebeb gelmiyerek, ruhum¬dan tevel¬lüd eden bir hacete binaen, ani ve de¬f’î olarak ihsan edilmiş. Sonra bazı dostlarıma gös¬ter¬diğim vakit, demiş¬ler: “Şu zamanın yarala¬rına deva¬dır.” İntişar ettikten sonra ekser kardeşlerimden anla¬dım ki, tam şu zaman¬daki ihtiyaca muvafık ve derde lâyık bir ilaç hükmüne geçiyor.» (Mektubat sh: 375)
«Risale-i Nur eczaları, bütün mühim hakaik-ı ima¬niye ve Kur’aniyeyi hattâ en muannide karşı dahi parlak bir surette isbatı, çok kuvvetli bir işaret-i gaybiye ve bir inayet-i İlahiyedir. Çünki ha¬kaik-i imaniye ve Kur’aniye içinde öyleleri var ki en büyük bir dâhî te¬lakki edilen İbn-i Sina, fehminde aczini itiraf etmiş, “Akıl buna yol bula¬maz!” demiş. Onuncu Söz Risalesi, o zatın dehasıyla ye¬tişemediği haka¬ikı avamlara da, çocuklara da bildiri¬yor.
Hem meselâ: Sırr-ı Kader ve cüz’-ü ihtiyarînin halli için, koca Sa’d-ı Taftazanî gibi bir allâme kırk-elli sahifede, meşhur “Mukaddemat-ı İsna Aşer” namıyla “Telvih” nam kitabında ancak hallettiği ve ancak havassa bildirdiği aynı mesaili, Kadere dair olan Yirmialtıncı Söz’de, İkinci Mebhas’ın iki sahifesinde tamamıyla, hem herkese bildi¬recek bir tarzda beyanı, eser-i inayet olmazsa nedir?
Hem bütün ukûlü hayrette bırakan ve hiç¬bir felse¬fe¬nin eliyle keşfedilemeyen ve sırr-ı hilkat-i âlem ve tıl¬sım-ı kâinat denilen ve Kur’an-ı Azimüşşan’ın i’cazıyla keşfedilen o tılsım-ı müşkil-küşa ve o muamma-yı hayret-nüma, Yirmi dör¬düncü Mektub ve Yirmidokuzuncu Söz’ün âhirindeki re¬mizli nüktede ve Otuzuncu Söz’ün ta¬havvülat-ı zer¬ratın altı adet hikme¬tinde keşfedilmiştir. Kâinattaki fa¬aliyet-i hayret-nümanın tılsımını ve hilkat-i kâinatın ve akıbe¬tinin muammasını ve tahavvülat-ı zer¬rat¬taki harekâtın sırr-ı hikmetini keşf ve beyan etmişlerdir, mey¬dandadır, bakılabilir.
Hem sırr-ı ehadiyet ile, şeriksiz vahdet-i rububi¬yeti hem niha¬yetsiz kurbiyet-i İlahiye ile, nihayetsiz bu¬’diye¬ti¬miz olan hayret-en¬giz hakikatları kemal-i vuzuh ile Onaltıncı Söz ve Otuz ikinci Söz beyan ettikleri gibi, kud¬ret-i İlahiyeye nisbeten zerrat ve seyyarat müsavi ol¬du¬ğunu ve haşr-i a’zamda umum ziruhun ihyası, bir nef¬sin ihyası kadar o kudrete kolay olduğunu ve şirkin hil¬kat-ı kâ¬inatta müdahalesi imtina’ derecesinde akıl¬dan uzak ol¬duğunu kemal-i vuzuh ile gösteren Yirminci Mektub’daki keli¬mesi beyanında ve üç temsili havi onun zeyli, şu azîm sırr-ı vahdeti keşfetmiş¬tir. Hem hakaik-ı imaniye ve Kur’aniyede öyle bir ge¬nişlik var ki, en büyük zekâ-i beşerî ihata edemediği halde benim gibi zihni mü¬şevveş, vaziyeti perişan, mü¬racaat edi¬lecek kitab yokken, sıkıntılı ve sür’atle yazan bir adamda, o hakaikın ekseriyet-i mutlakası deka¬ikıyla zuhuru doğ¬rudan doğruya Kur’an-ı Hakîm’in i’caz-ı ma¬nev¬îsinin eseri ve inayet-i Rabbaniyenin bir cilvesi ve kuvvetli bir işa¬ret-i gaybiyedir.» (Mektubat sh: 372)
Evet Risale-i Nur eserleri bu zamanın ihtiyaçla¬rına ce¬vab olarak yazıl¬mıştır. Bu zaman ile eski zaman arasında büyük farklar vardır. Zira:
«Eski zamanda esasat-ı imaniye mahfuzdu, teslim kavi idi. Teferruatta, ariflerin marifetleri delilsiz de olsa, beyanatları mak¬bul idi, kâfi idi. Fakat şu za¬manda dalalet-i fenniye, elini esasata ve er¬kâna uzatmış olduğundan, her derde lâyık devayı ih¬san eden Hakîm-i Rahim olan Zat-ı Zülcelal, Kur’an-ı Kerim’in en parlak mazhar-ı i’ca¬zından olan temsila¬tından bir şu’lesini acz ve zaafıma, fakr ve ihtiyacıma merhameten hizmet-i Kur’an’a ait yazıla¬rıma ihsan etti.
Felillahilhamd sırr-ı temsil dürbünüyle, en uzak hakikat¬lar gayet yakın gösterildi. Hem sırr-ı temsil cihet-ül vahdetiyle, en dağınık mes’eleler top¬lattırıldı. Hem sırr-ı temsil merdiveniyle, en yüksek hakaika ko¬laylıkla yetiş¬tirildi. Hem sırr-ı temsil pen¬ceresiyle hakaik-ı gaybiyeye, esasat-ı İslâmiyeye şu¬huda ya¬kın bir yakîn-i imaniye hâsıl oldu. Akıl ile be¬raber vehim ve hayal, hattâ nefs ve heva teslime mecbur olduğu gibi, şeytan dahi teslim-i si¬laha mecbur oldu. Elhasıl: Yazılarımda ne kadar güzellik ve te’sir bu¬lunsa, an¬cak temsilat-ı Kur’aniyenin lemaatındandır. Benim hissem yalnız şiddet-i ihtiyacımla talebdir ve ga¬yet aczimle tazarruumdur. Derd benimdir, deva Kur’anındır.» (Mektubat sh: 376) | |
|
muallim Moderatör
Mesaj Sayısı : 211 Kayıt tarihi : 25/01/09
| Konu: Geri: RİSALE-İ NUR NEDİR? 2009-01-26, 16:10 | |
| Allah Razı Olasun. aydınlatıcı bir bilgi | |
|
mamudan Tecrübeli Üye
Mesaj Sayısı : 43 Kayıt tarihi : 27/01/09
| Konu: ALLAH RAZI OLSUN 2009-01-27, 01:49 | |
| CENAB-I HAKK HİZMETİNİZİ DAİM EYLESİN | |
|
mamudan Tecrübeli Üye
Mesaj Sayısı : 43 Kayıt tarihi : 27/01/09
| Konu: ALLAH RAZI OLSUN 2009-01-27, 01:49 | |
| CENAB-I HAKK HİZMETİNİZİ DAİM EYLESİN | |
|