Mehdi Mehdiligini İlan Eder Mi?

-Bir kere mehdi olan bir kimse kalkıp mehdiliğini ilan etmez. Yani gerçekten bir kimse mehdi ise kalkıp ben mehdiyim diye ortaya çıkmaz. Çünkü mehdinin, ahirzamanda gelecek kurtarıcının mehdiliğini ilan gibi bir vazifesi yoktur. Bir peygamber peygamberliğini ilan etmekle mükelleftir. Ama mehdi kalkıp “ben mehdiyim, bana tabii olun, bana tabi olmazsanız kurtulamazsanız” deyip mehdiliğini ilan etmekle mükellef değildir. Böyle bir vazifesi yoktur. Bir insan kalkıp “ben mehdiyim” deyip mehdiliğini ilan ediyorsa, insanları Allah’a davetten öte, Allah’a kulluğa davetten öte, Allah’ın rızasına davetten öte kalkıp ilk önce kendi mehdiliği ile ortaya çıkıyorsa ve insanları tesir altına almaya çalışıyorsa, bilin ki o şovmendir, pazarlamacıdır, kendini pazarlıyordur. Bu bir, yani bu çok temel kaidedir. Çünkü gerçekten mehdi olan kimse mehdiliğini gizler, setreder, onu insanlara söylemez.Bu mevzuda mütevazıdır. Onu derdi davası Allah’ı anlatmaktır. Allah’ı anlatır. Yani, konuşacak bir dakikalık, beş dakikalık, on dakikalık bir fırsat mı bulmuş, kendi mehdiliğinden öte o Allahı anlatır. Allah’ın rızasına tahşidatta bulunur Allah’a kullukta tahşidatta bulunur. Kendi mehdiliğinden zerre kadar bahsetmez. Hatta kendi mehdiliğini ihsas edecek tavır ve davranışlardan bile uzaklaşır, kaçar. Öyle bir tavır ve davranışa asla ve kata girmez. Niye? çünkü öyle bir vazifesi yoktur.

Fakat bugün mehdi olduğunu söyleyenler var. Mehdi olduğunu söyleyip ortaya çıkmış. Bazıları Mesih olarak ortaya çıkıyor. Bunu da söyleyebiliyor. Mesih olarak kendilerini ilan ettikleri için bunu yaymaya çalışıyorlar. Kesin olarak yalancıdır bunlar. Bunu böyle bilmek gerek, ama bakıyorsunuz bu insanlar inanmış insanlar. Belki Allah’a kul olamaya çalışan, Allah’a kulluk vazifelerini yerine getirmeye çalışan insanlar. Eğer samimiyse Bediüzzaman’ın ifadesiyle bunlar Allah’a doğru seyr-i sulükte, kulluk mertebelerini kat ederken mehdiyet makamı var. O makamdan geçerken, o makamın gölgesinde, kendini mehdi zanneden, muvakkaten aldanmış kimselerdir. Gerçekten imanları var, inançları var Allah’a kullukları tamsa, istikamet insanıysa ve mehdi olduklarını zannediyorlarsa, kendilerini pazarlamamaya da dikkat ediyorlarsa böyledir.

Habire kendini pazarlıyorsa, orada bir masumiyet, mahfuziyet söz konusu değildir. Orada dengeyi kaybetmişlerdir. Çünkü insan dengeyi de kaybedilebilir o noktada. Belki orada muvakkaten -bu tabiri özellikle kullanalım- yanılanları mazur görebiliriz. Allah’a doğru seyahatında, seyri sülükte, o makamın bir gölgesinden geçerken gölgesi üzerine düşmüş ve kendini öyle zannetmiştir. O yanılgı içerisinde olanları mazur görebiliriz. O gelip geçici bir haldir. Gelir ve geçer. Ama o devamlı bir söyleme dönüşmüşse ve “bana tabii olmayanlar kurtulamaz, ben mehdiyim, ben bu asrın sahibiyim” gibi çok keskin söylemlere girdiyse, o da tehlikelidir.

Bir de burada şunu söylemek lazım. Mesela bir insan ben mehdiyim diyor. Oturup sormak lazım. “Sen mehdisin. Hadislere bakıyoruz, Mehdi Hz.Peygamberin soyundan geliyor. Ehl-i beytten olacak ve çevresinde ehli beytten büyük bir topluluk olacak. Ehl-i beyt bugün bilemediğimiz kadar çok olabilir. Çünkü belli bir dönemden sonra o soy tam tutulamamıştır. Tutulması da çok zor mümkün değildir ve mümkün olamamıştır. Hz.Muhammed’in(SAV) soyundan mısın, ehli beytten misin? Öyleyim ama bilemiyor olabilirim diyebilir. Tamam onu da geçelim o zaman. Peygamberimizin müjdelediği mehdi döneminde, bütün bir cihan adaletle dolacak. İnsanlar yıllar boyu, asırlarca özledikleri adalete kavuşacaklar. Adalet tam olarak tecelli edecek. Madem sen mehdisin cihan çapında adaleti temin ettin, bütün insanlığı kuşatan bir adalet şu anda yeryüzünde var, sen bunu temin ettin mi? O halde sen neyin mehdisisin o zaman.? Cihan çapında bir adaleti temin edemedin, neyin mehdisisin? Kaldı ki hayatına bakarız kendi ailesi içerisinde, kendi çoluk çocuğu içerisinde, kendi eşine karşı hatta kendi çevresinde toplanan beş-on insana karşı adaleti temin edemeyen acaba neyin mehdisi? Niye mehdi ve neye yarar?